Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Prof. Dr. Burak Arzova
Akademisyen. 1994 yılında Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun olmasının ardından araştırma görevlisi olarak göreve başladı. 1996 yılında yüksek lisans, 2000 yılında doktorasını tamamlayan Arzova, 2004 yılında doçent, 2009 yılında da profesör oldu. Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi, Muhasebe-Finansman Ana Bilim Dalı’nda öğretim görevlisi.
Yaz döneminin başından bu yana yitirdiğimiz ormanlarımıza dövünüyoruz. Yaşanan felaketler sadece orman yangınları ile sınırlı değil elbette. Deprem, su basması gibi doğal afetler hem bizim hem de dünyanın birçok ülkesinin yaşadığı gerçekler. Yakın zamanda yayımlanan bir OECD raporu yaşanan felaketlerin makroekonomik etkilerini inceliyor.

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Dünya Ekonomik Görünüm - Temmuz 2025 Raporu bu hafta yayımlandı.Raporun başlığı çok çarpıcı: Kalıcı Belirsizliğin Ortasında Zayıf Dayanıklılık. Bu raporu hazırlayanlar muhtemelen ABD ve AB arasındaki anlaşmanın sonucunu görüp raporun son şeklini vermişlerdir. Peki bu anlaşma belirsizliği azalttı mı, yoksa artırdı mı?

Ekonomide “Faiz sebep enflasyon sonuç” söylemi sonrasında bunun gerçek olduğuna inanılarak yapılan faiz indirimlerinin yarattığı fakirleşme, ekonomik çöküş ve ekonominin tüm alanlarına sirayet etmiş dengesizlikleri aradan geçen 2 yıldan fazla süredir bir türlü gideremiyoruz.

Türkiye; geçmişte Avrupa hedefi olan ama şimdi hızla Ortadoğu tarzı yaşama doğru giden bir ülke oldu son dönemlerde. Demokrasiden, bireysel hak ve özgürlüklerden tavizler son 5 yılda hızlandı. Türkiye belki hiçbir zaman tam demokratik bir yapıya sahip olamadı ama demokrasi adına atılan uzun soluklu adımlardan vazgeçiyor olmak yine de çok üzüntü verici.

Bir taraftan iç siyasi gelişmeler, bir taraftan ABD Başkanı Trump’ın getirdiği tarifelerin yarattığı belirsizlik ortamı, diğer taraftan savaş ortamında Merkez Bankamız, içeride faiz indirme baskılarının olduğu bir ortamda belki de son dönemlerin en zor kararının verildiği Para Politikası Kurulu toplantısını yaptı.

TÜİK’in TÜFE’si hem piyasa beklentilerinden hem de Merkez Bankası beklentilerinden çok daha iyi geldi. Merkez Bankası, Mayıs enflasyonunun Nisan ayına göre biraz daha iyi olmasını beklediğini çokça belirtmişti.

19 Mart 2025'ten bugüne, Merkez Bankası’nın rezerv kaybı yaklaşık 57 milyar dolara ulaştı. O günden bugüne dolar/TL, gösterge faiz, enflasyon gibi pek çok kalemde önemli farklılaşmalar kaydedildi. Şimdi soru şu: Program gerçekten yürüyor mu?

Demokratik rejimlerde ‘hesap verebilirlik’ en temel kuraldır. Demokrasilerde devredilmiş karar alma biçimlerinin çoğuna denge ve denetim eşlik eder. merkez bankalarının bağımsızlığı da bundan istisna değildir.

İçeride nasıl 19 Mart 2025 tarihi hem Türkiye siyaseti hem de Türkiye ekonomisi açısından bir milat ise dışarıda da 2 Nisan 2025 tarihi, ABD Başkanı Donald Trump tarafından "Kurtuluş Günü" adı altında küresel ölçekte dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine uygulanacağı duyurulan tarifeler açısından bir milat.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 13 Mart 2025 tarihinde yayımlanan Türkiye Yaşlı Profili Araştırması 2024 sonuçları, ülkemizde yaşlı nüfusun artış trendini net bir şekilde ortaya koyuyor.
