Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Ayça Örer
Editör ve yazar. 1998'den itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde yazdıktan sonra 2003 yılından itibaren profesyonel gazeteciliğe geçiş yapan Örer; Kanal D, Anka Haber Ajansı, bianet, Taraf, Radikal, Ot Dergi ve Tuhaf Dergi’de röportajlar, izlenim haberler ve özel haberler hazırladı.
Eğer emeklilik politikaları bu eşitsizlikle giderse bundan sonraki yıllarda yaşlılık yıllarında dinlenmek giderek azınlıkta kalanların kurabildiği bir hayale dönüşecek gibi. O zaman herkese eşlik edecek şarkı da belli: Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?

Bir işçinin çalışma sınırları nedir? Kaç gün çalışmanın ardından izne ihtiyaç duyarız? Ya da bir insana ne kadar iş yüklenebilir? Turizm sektörünü kapsayacak yeni düzenlemeyle Türkiye’de işçilerin çalışma sınırlarını esneten ve uzatan bir uygulamaya ilk adım atıldı. 10 gün çalışmanın ardından bir gün izin kullanma hakkı verilen turizm çalışanları, karara tepki gösterirken, “5 gün mesai 2 gün izin beklerken başımıza gelene bak” diyor.

Türkiye’nin stresli gündemi altında kafası karışanlara psikoloji zaviyesinden bakan, şefkat üzerine düşünen ve çalışan klinik psikolog Kıvılcım Kıran'a, stresin gündelik hayatımızın bir parçası hâline geldiği bu çalkantılı süreci nasıl geçirebileceğimizi, gündem ile rutinlerimiz arasında nasıl bir denge kurabileceğimizi sorduk.

Çalışan çocuklar için yaz ayları, yaşıtlarının aksine tatil değil; sıcak, yorgunluk, uykusuzluk, esnek mesai, alınamayan ücretler ve çalışma koşullarının maddi-manevi ağırlığı sadece. Okulun kapanmasından önce çalışmaya başlayanlar okulun açılmasından sonraki ay boyunca da çalışmaya devam edebiliyor. Üstelik bu, çoğu için okula devam etmelerinin yegane yolu.

Doktorluğun gözde ve saygın zamanları maziden bir anı gibi. Meslekte yaşanan sorunlarla beraber pediatri gibi çok önemli bir bölüm artık öğrenci bulmakta ve uzman yetiştirmekte zorlanıyor. Randevu bulamadığı için muayene olamayanlar, muayene olamadığı için hastalığı artanlar ya da çalışan azlığından iş yükü artan doktorlar ve bitmeyen şiddet vakaları bu tabloyu daha da vahim bir hâle getiriyor gibi duruyor.

Ailesinin yanına gidemeyenler, torunları harçlık isteyecek diye kaçanlar, cezaevindeki yakınlarını bekleyenler, Türkiye’nin gündemi içinde kendine yer bulmaya çalışanlar. Bayramları bir parça mutlulukla geçirmek isteyip ama maddi imkansızlıklardan, ama moralsizlikten bunu başaramayanlar. Bu sene bayramın rengini onlar belirliyor.

Zannedilenin aksine obezite, her zaman çok yemekle ortaya çıkmıyor. Aynı zamanda yoksullukla da özdeşleşmiş bir sorun. Sağlıklı gıdaya erişimi olmayan kesimler, ulaştıkları gıdalarla yetinmek zorunda kalınca dengesiz kilo alıyor.

Gezi Parkı’nda ağaçların önüne dikilip "Ben onların da vekiliyim" diyen, “barış” isteğiyle elini taşın altına koyan, işkencecisiyle yüzleştiğinde sorularını sükunetle soran, hayatına bolca açlık grevi, cezaevi ve türlü hastalık sığdırsa da gülümsemeyi ihmal etmeyen Sırrı Süreyya Önder, 63 yaşında hayata veda etti. Önder, nezaketi, kalenderliği, nüktedanlığıyla Cumhuriyet tarihinin en ilginç siyasetçi portrelerinden birini çizdi.

Türkiye’de işçi ve bayram kelimeleri biraraya geldiğinde 1977’den bu yana ilk akla gelenlerden biri: Taksim. Ama bu yıl işçi bayramının nerede kutlanacağı kadar önemli bir sorunumuz daha var: Türkiye’de işçiler ne durumda? Güvencesiz işçilerin yurdu Unkapanı'ndan 1 Mayıs'ta yürüye yürüye işlerine gitmeye çalışan emekçilere, kapatılan Taksim'den ulaşılamayan Kadıköy'e, Türkiye'nin 1 Mayıs'ı kutlama azmi...

Geçen hafta Türkiye’nin farklı şehirlerinde yapılan eylemlerin öznesi liselilerdi. Gençlik protestoları denildiğinde ilk akla gelen yaş grubu olmasalar da üniversiteye ve geleceğe ilişkin kaygıları kendilerinden önceki nesillerden farklı yaşıyorlar. Okulların siyasi hesaplaşmalarda kullanıldığı, ekonomik dertlerin yaşının giderek düştüğü bugünlerde, liseliler de bundan payını alıyor.
