Berrak zihinler için yalın, zengin, bağımsız bir Türkçe dijital medya üyeliği.
Ücretsiz Kaydol →
Enes Köse
https://aposto.com
Mamdani has achieved this not with disaster scenarios, conspiracy theories and a politics stuck in the present, but with a political horizon that embodies hope and a common future.

33 yaşındaki New York Eyaleti Temsilciler Meclisi Üyesi Zohran Mamdani'nin New York'un ilk Müslüman sosyalist belediye başkanı adayı olmaya uzanan yolculuğu; halktan uzaklaşmış, profesyonel bir zemine indirgenmiş, bir PR faaliyetine dönüşmüş siyaset anlayışında bir çatlak açıldığını gösteriyor.

Uzun süredir her türlü ütopya tasavvuru askıya alınan, alternatifsizliğe sıkıştırılan, her şeyin ezeli ve ebedi olduğu yönündeki kabulle hareketsiz bırakılan gençlik, artık maddi ve manevi açlığını harekete geçirerek yeniden daha iyisini düşlemeye başladı. Şimdi ise sırada, bu gündüz düşlerini olabildiğince somut bir zemine çekme süreci var.

Her seferinde başka bir endişeyle çıktığımız, yapısal nedenlerin yeterince konuşulmadığı, sorumluların bir halkla ilişkiler faaliyetine çevirdiği ve nihayetinde hakkıyla sonu getirilemeyen her facia, daha da savunmasız durumda kendi köşemize çekildiğimiz "sıradanlaştırılmış bir kriz" hâlinin ortasında bırakıyor bizi.

Sürekli bir kriz hâlinin beklenen bir sonu ve yeni başlangıçları ertelediği Türkiye için 2025 neye benziyor? Küçük bir azınlık dışında, çoğumuz için geleceğin parlak olduğunu söylemek büyük bir kandırmaca olur.

Son dönemde her şeyi "deneyimleme" arzusundaki iştahlı talebi, depresif bir haz duygusuyla birlikte okuyabileceğimiz pek çok örnek görüyoruz. Hiç gidilmeyecek yerlere yönelik turistik meraktan farklı yemekler ve mekanlara duyulan aşırı ilgiye kadar uzanan, sonu gelmez ve tatmin olmaz bir tüketim arzusunun içinde yaşıyoruz.

Yönetmen Burak Çevik, 1980 darbesine giden yolun köşe taşlarından Bahçelievler Katliamı'ndan esinlenen "Hiçbir Şey Yerinde Değil" ile katliamı seyirlik bir kompozisyona oturtuyor. Film, kurban ve faillerin aynı şiddet döngüsünde eşitlendikleri darbe sonrası anlatısının da bir yankısını perdeye aktarıyor.

“Çürüme” retoriği, aslında hiç varolmamış bir geçmişe yönelik nostaljik özlemlere dokunarak gerçek nedenlerin üstünü örten muhafazakar anlatıyı da besliyor. Böylece gerçek nedenler yerine birtakım ahlaki çıkmazlar öne çıkarak, çözümün hayalî bir geçmişte olduğu fikri yayılıyor.

Bir zamanlar “Z kuşağı gümbür gümbür geliyor” nidalarıyla karşılanan nesil ne oldu da muhafazakarlaştı? İnternetin çeşitli köşelerinde ortaya çıkan ve saldırgan nihilizm, öfke, acı, hınç ve öz-nefret gibi duyguların baskın olduğunu gördüğümüz bu örüntü, genç erkekliğin yüzlerinden birisi.

Bayramda "İstanbul’un yaşanmaz hâle geldiğinden" başlayan yakınmalar, toplu taşımanın ücretsiz olmaması gerektiğine yönelik şikayetlerle devam ediyor. Peki burada esas problem ücretsiz ulaşım mı, yoksa bir çocuğun “İstanbul rüyasına” ortak olabilmek için ücretsiz ulaşım gibi bir istisna hâlini beklemek zorunda kalması mı?
