aposto-logoÇarşamba, 31 Mayıs 2023
aposto-logo
Çarşamba, Mayıs 31, 2023
Aposto Üyelik

Artemis Günebakanlı

Artemis Günebakanlı
Duende müzik yazarı

LATEST STORIES

"Çevresel Gürültü" düzenlemesi mi, yaşam tarzına müdahale mi?

14.01.2022 Türkiye’de eğlence sektörü, yıllardır “yaşam tarzına müdahale” tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Pandemi nedeniyle uzun süre kapalı kalan eğlence mekânları ve sahnelerde 24.00’ten sonra müzik yayınının yasaklanması, bu tartışmayı bir kere daha gündeme taşımıştı. 7 Ocak 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nde yapılan son değişiklikle eğlence yerlerinin faaliyetlerine yeni düzenlemeler getirildi. Bu düzenlemeler, toplumun bir kısmı tarafından müzik yasağının kalıcı hâle getirilmesi ve eğlence yerleri üzerindeki kısıtlamaların artırılması olarak yorumlandı. Yönetmelikte yer alan ifadelerin yoruma açık olduğu söylendi. Yeni düzenlemeyle ne değişti? Eğlence mekânları üzerindeki baskı arttı mı? Sosyal yaşamımızdaki tercihlerimiz düzenlenmeye mi çalışılıyor? Salon İKSV Direktörü Deniz Kuzuoğlu, festival organizatörü Siyabend Süvari ve Avukat İpek Çulha’dan yorumlarını ve öngörülerini aldık. Avukat İpek Çulha: Yönetmeliğin kamuoyunda en çok yankı uyandıran kısmı, “Müzik yayını yapan eğlence yerlerinden kaynaklanan çevresel gürültünün önlenmesine ilişkin esaslar” başlığı altında daha önce iptal edilen maddelerin yerine getirilen yeni düzenlemeler. “Çok hassas” , “hassas” , “az hassas” ve “hassas olmayan alanlar” a ilişkin bir düzenleme öngörülüyor. Burada “açık ve yarı açık” eğlence mekânları üzerinden hareket ediliyor. İlgili değişiklikler ve yasaklar sadece açık ve yarı açık işletmeleri ilgilendirdiği gibi, kapalı mekânların bu yasaklara tabi olmadığını, yönetmelikçe belirlenen ses düzeyini aşmadığı ve izolasyonu sağladığı sürece canlı müziğe devam edebileceğini kendi fikrimce belirtmek isterim. Çok hassas alanlar konut, yatılı okul, yaşlı bakımevi, hastane gibi yerler. Bunların yanında veya bitişiğinde bulunan “açık ve yarı açık” eğlence mekânlarının gündüz ve gece canlı müzik yayını yapması yasaklandı. Bu mekânlar kapalı hâle getirilecek, yeni açık ve yarı açık mekâna izin verilmeyecek. Yönetmelikte kapalı hâle getirilen eğlence yerlerinde canlı müzik yapılmasına engel olacak bir hükmün bulunmadığını düşünüyorum. Canlı müzik yayını dışında festival, konser, tören ve miting gibi faaliyetler gündüz ve gece tamamen yasaklanıyor. Mac DeMarco, Fotoğraf: Onur Doğman Hassas alanlar yani otel, eğitim kurumu, dinî tesisler gibi alanların bitişiğinde ve yanında bulunan yerlerde ise canlı müzik yayını; gece 24.00 ile sabah 07.00 arasında yasaklanıyor. Bu hassas alanlarda gece 24.00’e kadar yapılacak canlı müzik yayını, yönetmelikte yer alan ses sınırı değerlerini 1 yıl içinde 3 kez ihlal ederse bu mekânlar fiziken kapalı hâle getirilecek, yani açık yerler duvarlarla çevrilecek. Az hassas ve hassas olmayan alanlarda canlı müzik yayınına saat sınırlandırılması getirilmiyor. Ancak hassas ve az hassas alanların yanında, altında, üstünde veya bitişiğinde miting, tören, festival, konser gibi faaliyetler saat 24.00 ile 07.00 arasında yasaklanıyor. Çok hassas alanlardaki açık ve yarı açık mekânların 7 Ocak 2023 tarihine kadar fiziken kapalı hâle getirilmesi gerekiyor. Yönetmeliğin tepki çekmesinin en büyük nedeni, canlı müzik yayını yapan neredeyse tüm işletmelerin çok hassas/hassas alanların yakınında bulunuyor olması ve İstanbul gibi kozmopolit bir kentte eğlence mekânlarının yaşam tarzına müdahale sayılabilecek ölçüde sınırlandırıldığının düşünülmesi. Bana göre bunun sebebi devletin temel hak ve özgürlüklerle ilgili bu zamana kadar yürüttüğü politikalara güven duyulmaması. Nitekim ilgili yönetmelikte de yine farklı yorumlara açık ve şeffaf olmayan noktalar mevcut. Örneğin yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra artık canlı müzik yayını için izin alma gerekliliği ve yeni düzenlemelerdeki koşulları yerine getirme zorunluluğu var. Bu da eğlence mekânlarının artık bu izni alamamasına ve şehir dışına taşınmasına yol açabilir. Balthazar, Gezgin Salon 2021, Fotoğraf: Fatih Küçük Deniz Kuzuoğlu: Yakın zamana kadar yönetmelikler oldukça netti; yerleşim yerlerine yakın açık hava mekânları gece yarısına ve belli bir desibel limitine kadar etkinliklere ev sahipliği yapabiliyordu. Kapalı mekânlar ise söz konusu mekânın çevre değerlendirmesine göre aldığı ruhsatta belirtilen saatlere göre işleyişlerini sürdürebiliyordu. Bu yeni yönetmelikte kapalı mekânlar için pandemi döneminde getirilen saat kısıtlaması hariç ek bir madde görünmüyor. Ama açık/yarı açık mekânlar ve etkinlikler için farklı yorumlamalara sebep olabilecek gri alanlar mevcut. Bu konuda ortak bir diyalog zemini oluşturularak, yönetmelikteki yoruma açık kısımların kültür-sanat etkinliklerinin bir şehre, bir ülkeye maddi ve manevi katkıları da gözetilerek netleştirilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Siyabend Süvari: Konunun açıklığa ihtiyacı var. Örneğin, belirlenen çok hassas ve hassas bölgeler ile ilgili bir harita var mı? Her lokasyon için ayrı bir değerlendirme mi yapılacak? Düğünler, törenler, kurumsal etkinlikler bu yönetmeliğin sınırlarına dâhil mi? Dâhilse, turistik oteller dâhil tüm otellerde sıfır etkinlik yapılması gerekiyor. Yönetmelikte anlaşılmayan ve açıklanması gereken çok detay var.

21 Ağu 2022

Growing music, growing with music

Seeing musicians happy on stage makes me happy as an audience member. Being a part of people’s moments of joy as they are enjoying playing their instrument makes my already existing positive feelings of being at a concert even stronger. Rana Uludağ’s energy goes beyond the stage. Whenever I see her with Palmiyeler, optimism overtakes me. A meeting with Rana, a short break We meet with Rana in the Aposto office after a long time. Other countries and two years of the pandemic have been interrupting us. We talk about her Music Business masters in New York City, Palmiyeler’s USA tour, going back on stage, and mutual friends. It is raining outside, we put our wet coats over the heater and sit at the podcast table. I am excited to get to know Rana better after many years of quick conversations at the back stages of festivals. At the end of each recording day, I go home under the influence of something my guest has said. I wonder, what phrase will burn into my brain today? You can listen to the playlist that Rana Uludağ and I prepared here.

18 Tem 2022

Rana Uludağ: “Being on stage in Turkey is a strong enough feeling to keep me here.”

First sounds: One of Discovery Stage’s traditional curiosities is about the music that was played at home, the first sounds that were burned into the memory. Rana’s home growing up was a joyful one with lots of guests, events, and parties. The chatter in the house overwhelmed the music. But the long road trips in the car with the whole family are where the music took the lead. Her memories include Simon & Garfunkel, Cat Stevens, Joan Baez, The Beatles, and Kenny Rogers. Most of them are still ringing in her ears even today. Autumn colors, leaves, and the grey sky with Rana The appeal of hitting things: She takes piano lessons so “ The child can play an instrument. ” Contrary to her sister, she is an active child. Pots, pans, tables… She hits whatever she can find. For a couple of months, she takes darbuka classes from a Boğaziçi University student. Noticing that she gets bored in piano class, her mother guides her toward the drums and she starts her drumming adventure in the 6th grade. Her instructor’s path follows jazz. The first few albums are purchased from Lale Plak, which now only lives in memory; Buddy Rich, Tony Williams, and just by chance, Fela Kuti… The Fela Kuti album that she bought because she liked the cover fires the Afrobeat flame within Rana. Double life: In Rana’s life, high school education and music classes go on together. She studies percussions with Engin Gürkey whom she met while playing in the school band. She regularly performs at Nardis and Jolly Joker with her teachers. Different from her friends, in her words, she leads a “ double life. ” This double life comes to a turning point in 2013. With Rana among the dry leaves In the studio above the bread bakery: As she is in her senior year of high school, prep classes enter her life. On a day when she was bored in class, she takes a call from an unknown number just as an excuse to leave the classroom. Tarık Töre is on the line. He says they are looking for a drummer for their new garage rock band (now known as Palmiyeler.) They meet in the studio above the bread bakery across from Peyote. “These kids are covered in tattoos,” Rana recalls thinking, “So cool.” There’s activity in the street as they are leaving rehearsal. People are starting to chant. The music they just made and the excitement of the crowd mix together. It’s the first day of the Gezi protests. Against the wind, or with its support? Onstage / backstage: Rana is interested in areas other than music. “Doing music onstage and being in the team that makes these events possible backstage provides deep satisfaction for me” says Rana. Because what makes her happy is “ creating experiences that touch people, and being part of an atmosphere where they can feel relaxed, have fun, and be themselves.” As she starts to find her direction as a drummer, she decides to get a master’s degree in Music Business. Destination: New York University . Rana and her udu drum, voices heard from behind the glass To stay or to go? New York City, according to Rana is “the meeting point of people who think they are doing the best in their fields.” But if you are not in a state of devoted work, the city spews you out. Even though it is an appealing place with endless potential, especially for someone in the music industry, Rana’s heart is where she gets to perform with Palmiyeler. “Being on stage in Turkey is a strong enough feeling to keep me here,” she says. Seeing her on stage is especially important for young women who want to do music. As a woman who had to work way more than male musicians to prove herself from the very first years when she started drumming, for Rana it is priceless when 18–19-year-old women come up to her after a concert and say they started drumming, or that they want to. She feels a responsibility. She feels all bands must guide musicians who are starting from scratch. New doors opening to Rana and a goodbye Key: On this week’s Discovery Stage, Rana Uludağ holds the key that opens up new doors for us. We meet Greek artist Marina Satti who understood the importance of her own roots when she started studying at Berklee College of Music. Satti, who makes modern touches to traditional Greek music, has been on Rana’s radar in the last year.

18 Tem 2022

"Çevresel Gürültü" düzenlemesi mi, yaşam tarzına müdahale mi?

Türkiye’de eğlence sektörü, yıllardır “yaşam tarzına müdahale” tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Pandemi nedeniyle uzun süre kapalı kalan eğlence mekânları ve sahnelerde 24.00’ten sonra müzik yayınının yasaklanması, bu tartışmayı bir kere daha gündeme taşımıştı. 7 Ocak 2022 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'nde yapılan son değişiklikle eğlence yerlerinin faaliyetlerine yeni düzenlemeler getirildi. Bu düzenlemeler, toplumun bir kısmı tarafından müzik yasağının kalıcı hâle getirilmesi ve eğlence yerleri üzerindeki kısıtlamaların artırılması olarak yorumlandı. Yönetmelikte yer alan ifadelerin yoruma açık olduğu söylendi. Yeni düzenlemeyle ne değişti? Eğlence mekânları üzerindeki baskı arttı mı? Sosyal yaşamımızdaki tercihlerimiz düzenlenmeye mi çalışılıyor? Salon İKSV Direktörü Deniz Kuzuoğlu, festival organizatörü Siyabend Süvari ve Avukat İpek Çulha’dan yorumlarını ve öngörülerini aldık. Avukat İpek Çulha: Yönetmeliğin kamuoyunda en çok yankı uyandıran kısmı, “Müzik yayını yapan eğlence yerlerinden kaynaklanan çevresel gürültünün önlenmesine ilişkin esaslar” başlığı altında daha önce iptal edilen maddelerin yerine getirilen yeni düzenlemeler. “Çok hassas” , “hassas” , “az hassas” ve “hassas olmayan alanlar” a ilişkin bir düzenleme öngörülüyor. Burada “açık ve yarı açık” eğlence mekânları üzerinden hareket ediliyor. İlgili değişiklikler ve yasaklar sadece açık ve yarı açık işletmeleri ilgilendirdiği gibi, kapalı mekânların bu yasaklara tabi olmadığını, yönetmelikçe belirlenen ses düzeyini aşmadığı ve izolasyonu sağladığı sürece canlı müziğe devam edebileceğini kendi fikrimce belirtmek isterim. Çok hassas alanlar konut, yatılı okul, yaşlı bakımevi, hastane gibi yerler. Bunların yanında veya bitişiğinde bulunan “açık ve yarı açık” eğlence mekânlarının gündüz ve gece canlı müzik yayını yapması yasaklandı. Bu mekânlar kapalı hâle getirilecek, yeni açık ve yarı açık mekâna izin verilmeyecek. Yönetmelikte kapalı hâle getirilen eğlence yerlerinde canlı müzik yapılmasına engel olacak bir hükmün bulunmadığını düşünüyorum. Canlı müzik yayını dışında festival, konser, tören ve miting gibi faaliyetler gündüz ve gece tamamen yasaklanıyor. Mac DeMarco, Fotoğraf: Onur Doğman Hassas alanlar yani otel, eğitim kurumu, dinî tesisler gibi alanların bitişiğinde ve yanında bulunan yerlerde ise canlı müzik yayını; gece 24.00 ile sabah 07.00 arasında yasaklanıyor. Bu hassas alanlarda gece 24.00’e kadar yapılacak canlı müzik yayını, yönetmelikte yer alan ses sınırı değerlerini 1 yıl içinde 3 kez ihlal ederse bu mekânlar fiziken kapalı hâle getirilecek, yani açık yerler duvarlarla çevrilecek. Az hassas ve hassas olmayan alanlarda canlı müzik yayınına saat sınırlandırılması getirilmiyor. Ancak hassas ve az hassas alanların yanında, altında, üstünde veya bitişiğinde miting, tören, festival, konser gibi faaliyetler saat 24.00 ile 07.00 arasında yasaklanıyor. Çok hassas alanlardaki açık ve yarı açık mekânların 7 Ocak 2023 tarihine kadar fiziken kapalı hâle getirilmesi gerekiyor. Yönetmeliğin tepki çekmesinin en büyük nedeni, canlı müzik yayını yapan neredeyse tüm işletmelerin çok hassas/hassas alanların yakınında bulunuyor olması ve İstanbul gibi kozmopolit bir kentte eğlence mekânlarının yaşam tarzına müdahale sayılabilecek ölçüde sınırlandırıldığının düşünülmesi. Bana göre bunun sebebi devletin temel hak ve özgürlüklerle ilgili bu zamana kadar yürüttüğü politikalara güven duyulmaması. Nitekim ilgili yönetmelikte de yine farklı yorumlara açık ve şeffaf olmayan noktalar mevcut. Örneğin yönetmeliğin yürürlüğe girmesinden sonra artık canlı müzik yayını için izin alma gerekliliği ve yeni düzenlemelerdeki koşulları yerine getirme zorunluluğu var. Bu da eğlence mekânlarının artık bu izni alamamasına ve şehir dışına taşınmasına yol açabilir. Balthazar, Gezgin Salon 2021, Fotoğraf: Fatih Küçük Deniz Kuzuoğlu: Yakın zamana kadar yönetmelikler oldukça netti; yerleşim yerlerine yakın açık hava mekânları gece yarısına ve belli bir desibel limitine kadar etkinliklere ev sahipliği yapabiliyordu. Kapalı mekânlar ise söz konusu mekânın çevre değerlendirmesine göre aldığı ruhsatta belirtilen saatlere göre işleyişlerini sürdürebiliyordu. Bu yeni yönetmelikte kapalı mekânlar için pandemi döneminde getirilen saat kısıtlaması hariç ek bir madde görünmüyor. Ama açık/yarı açık mekânlar ve etkinlikler için farklı yorumlamalara sebep olabilecek gri alanlar mevcut. Bu konuda ortak bir diyalog zemini oluşturularak, yönetmelikteki yoruma açık kısımların kültür-sanat etkinliklerinin bir şehre, bir ülkeye maddi ve manevi katkıları da gözetilerek netleştirilmesi gerektiği düşüncesindeyim. Siyabend Süvari: Konunun açıklığa ihtiyacı var. Örneğin, belirlenen çok hassas ve hassas bölgeler ile ilgili bir harita var mı? Her lokasyon için ayrı bir değerlendirme mi yapılacak? Düğünler, törenler, kurumsal etkinlikler bu yönetmeliğin sınırlarına dâhil mi? Dâhilse, turistik oteller dâhil tüm otellerde sıfır etkinlik yapılması gerekiyor. Yönetmelikte anlaşılmayan ve açıklanması gereken çok detay var. Görüş bildirmek için tıkla

14 Oca 2022

Kimmiş bu sahnedeki grup?

2012 baharında, Asmalımescit’te muhtemelen en çok bulunduğum yerde, Babylon’un önündeyim. Yeni müzikle, çiçeği burnunda gruplarla buluşacağımız yeni bir festivalin haberini almışım: Newcomers Festival. Konserin başladığını duyuran zil çaldığında kalabalıkla birlikte içeri geçip The Ringo Jets’i izleyeceğim. Hayatımda ilk defa izlediğim bu grup, cayır cayır Rock’n Roll enerjisiyle sadece benim değil, mekândaki herkesin diline düşecek. Kendin-yap usulü bastıkları Limited Lunch Pack EP ’leri elden ele dolaşacak. Her konsere götürdüğüm fotoğraf makinemle yakaladığım birkaç kare, o günün hatırası olarak dijital klasörlerimde yerini alacak. Deniz Ağan'la tanışmamızın hikâyesi bu. Deniz ve Artemis No:5 Stüdyo'da Geçen dokuz yılda onu The Ringo Jets ve Eskiz'le birçok defa, farklı şehirlerde izledim. Kadife Sokak’ta, Tantana Records’ın ofisinde yer alan Tantana Stüdyo’da Manyetik Bant’ın bazı bölümlerini kaydettiğimi de hatırlıyorum. Ama çocukluğunda evinde duyduğu müzikleri ya da Eskiz adının nereden geldiğini hiç konuşmamışız mesela. Bugün, Keşif Sahnesi vesilesiyle arayı kapatıyoruz — kimi kapıları, ambalajlarını nazikçe söktüğümüz CD’lerin kapakları gibi özenle aralıyoruz, kimilerini kırarak açıyoruz. Hazırsan gitar müziğinin nefis örneklerini barındıran çalma listemizin ardından konuya giriyoruz.

28 Kas 2021

Deniz Ağan: “Müzik, birlikte yapılan bir şey.”

Bozuk pikaplar, torpido gözündeki kasetler: Aile arabasında çalan Sezen Aksu albümleri kaç kişinin çocukluğuna izini bırakmıştır? Çok. MFÖ, Cem Karaca? Çok. Queen, Rod Stewart? Biraz daha az. Deniz’in dikkatini müziğe çeken, onu müziğe “maruz kalan” olmaktan çıkarıp müziği “dinleyen” kılan, babasının bir gün arabanın teybine taktığı The Beatles albümü. Anthology serisinin 1996’da çıkan 3. albümünde, grubun albüm kayıtlarından daha önce yayımlanmamış şarkılar, bilinen şarkılarının demo ve konser versiyonları yer alıyor. The Beatles diskografisiyle böyle tanışmak, büyük bir partiye arka kapıdan sızmak gibi. Deniz, bu kasetle o kadar uzun zaman geçirmiş ki “Radyo Eksen’de Helter Skelter’ın orijinalini duyduğumda okul servisinin camlarını yumruklayacaktım,” diyor. Deniz'le, No:5 Stüdyo'nun salonunda, "Burada neler neler olur!" dediğimiz alanda “Duyduğumda inanamadım” : The Beatles’ın araladığı kapıyı kırarak 60’lara giriş yapan Deniz’in sonraki durağı, duyduğunda inanamadığını söylediği The Who. Müzik dinlerken kurulan hayallerin odağı, sahnede olmaya evrilmiş. Güzel sanatlar lisesindeki resim atölyelerinden gürültülü müzikler yükseliyor — okul kırılıp stüdyoya kaçılıyor, prova yapmaya. Enstrümanlar el yordamıyla öğreniliyor, hep birlikte. Çünkü müzik birlikte yapılan bir şey. Eskiz'in yedi yıldan fazladır konserden konsere taşıdığı bayrakları Eskiz, Kraker ve The Ringo Jets: Üniversite yılları, müziğin Deniz’in hayatını tam anlamıyla ele geçirdiği yıllar. MSGSÜ’nün Sahne Dekorları ve Kostümü Bölümünde okurken liseden arkadaşı Sedat Girgin'le Eskiz’i kuruyorlar. Resimde sevdikleri eskiz tadını, incelikten çok tavrın ve yüksek enerjinin öne çıktığı gruplarına taşıyorlar. Eskiz, 2010’da 15. Roxy Müzik Günleri’nde birinci oluyor. Ardından davulcu Lale Kardeş’in davetiyle Kraker’e katılıyor Deniz. Kraker, zaman içinde The Ringo Jets’e dönüşüyor ve hikâyenin bir kısmı artık gözlerimizin önünde yaşanmaya başlıyor. Deniz Ağan için verilmiş bir karar var şimdi: Y ola müzikle devam edilecek. No: 5 Stüdyo'da sergilenen ve kayda gelen her grubun kullanabildiği Abi Guitars'ın el yapımı gitarları Tantana Stüdyo’dan No:5’e: Grup dinamiği içinde çalışan her müzisyenin bildiği gibi, grupların kondisyonlarını korumak için provaya ihtiyacı var ve bu ciddi bir maliyet. İmkansızlıklar dayanışmayı besliyor ve Kabataş’ta 7-8 grubun paylaştığı bir stüdyo kiralanıyor. Sonra Kadıköy Kadife Sokak’taki Tantana Records ofisine geçiliyor ve burada bir stüdyo alanı oluşturuluyor: " Merhaba, Tantana Stüdyo." Zamanla gruplar azalıyor, araya pandemi giriyor, binada yapılan güçlendirme çalışması nedeniyle stüdyo yıkılıyor ve tekrar yer değiştirmenin zamanı geliyor. Hummalı bir çalışmanın ardından, No: 5, Kadıköy’deki yeni yerinde geçtiğimiz günlerde açılıyor. Bu sefer sadece müzisyenleri değil, etkinlik programıyla bizi de ağırlamaya hazırlanıyor. Deniz'le her şeyini kendi elleriyle yaptıkları No:5'in salonunda Anahtar: Deniz’in bize açtığı keşif kapısı, Türkiye bağımsız müzik sahnesine çıkıyor. Hatespeech, Mojave ve Yangın'la tanışıyoruz. Birkaç gün önce dört underground rock grubunun çaldığı ve biletleri tükenen konserden bahsedip birlikte umutlanıyoruz — The Ringo Jets ve Eskiz’den yeni kayıtların haberini alıp konser hayallerine dalıyoruz. Müzik hem hayallerden hem gerçeklerden besleniyor. Yeni hayaller kurdurup yeni bir gerçekliği biçimlendiriyor. On yıldan uzun süredir grup arkadaşlarıyla müzik yapmanın üzerine pandemi eklenince sadece üretebiliyor olmanın yeterli olduğu bir an geliyor. Seçilen yolun kolay olmadığını biliyoruz, ama “sevdiğin insanlarla sevdiğin şeyi yapıyorsun. Daha güzel ne olabilir?”

28 Kas 2021

“O zamanlar zengin mahallesi değildi."

Marmaris, Selimiye’deyim. Bu küçük köyde her yaz müzisyenleri ağırlayan Delice, bu hafta dört günlük bir müzik festivali düzenliyor. Onun için geldim. Sabah çarşaf gibi deniz, akşam denize doğru kurulan uzun sofralar, Delice’nin kıyısına bağlanmış teknede tatlı konserler, karşıdaki tepelerin arasından çıkan ay — kaldığım pansiyonun balkonlarında müzisyenler akşam çalacakları şarkıları prova ediyor. Henüz yayımlamadıkları müzikleri birbirlerine dinletiyor. Klip fikirleri, miks yorumları, Anadolu’da bağımsız müzisyenlerin gidip çalabileceği mekânların bilgileri paylaşılıyor sohbetlerde. Güneş Özgeç de burada, festivalin son gününde sahne alacak. Heyecanını görüyorum, yüzü hep gülüyor. Güneş’in şarkılarına 2019’da rastladım. Kendisiyle tanışınca ne kadar ona benzediklerini anladım. Hayatta olmanın sevinciyle titreşen şarkılar. Moda’daki evinde buluştuğumuzda yayımlamaya hazırladığı Düş 'ü dinledik beraber. Salonunu saran bitkilerin huylarından, tatlı kedileri Fatoş ve Basri’den bahsettik. HOOD Base ’te podcast ’i kaydedip sahile doğru yürüdük. “O zamanlar zengin mahallesi değildi,” dediği Moda’nın her sokağında bir anısı var. Moda sahilden Şurası ilk defa bisikletten düştüğü yer, burası babasıyla bir süre yaşadığı Hülya Apartmanı — Kayıkhane’nin yanındaki merdivenlerde oturup bekledikleri “Avam Kamarası”nı anlatıyor: 90’ların ortalarında içinde barı ve DJ’i olan bir tekne. Günde iki kere Moda İskelesi’ne yanaşıp rengarenk bir kalabalığı alarak açılıyor. Merdivenlerdeki o renkli bekleyiş, Hair müzikalini hatırlatıyormuş Güneş’e. 11 yaşında konservatuvara başlarken de Fame müzikali varmış aklında. Dünyanın en iyi dizisi Seinfeld ’miş. Benden aldığı delikli monstera yaprağı köklenmiş. Dün yüzerken caretta caretta görmüş. İçinde yaşadığı her şeye dair hevesini hissediyorum. İstanbul’da da Selimiye’de de. Masadan erken ayrılıp sabah herkesten önce uyananlardanım. Pansiyonda kahvaltı hazırlığı başlıyor; birkaç saate herkes aşağı inmiş olur. Kahve mi çay mı? Güneş Özgeç’in dünyasına adım atarken benim ağzımda kahve tadı var. Biraz da deniz tuzu. Beraber hazırladığımız Spotify listesi nde de öyle.

03 Eki 2021

Akıntıya karşı yüzen 11 ses, kendine ait 11 alan

Müzik dünyasında birçok hikâye iki kişinin aynı şeye inanmasıyla boşluğa baktıklarında aynı hayali görmeleriyle başlıyor. İster kendi müziğini duyurmaya hevesli bir grup olsun ister evinde yaptığı kayıtları dinleyiciye ulaştırmaya çalışan bir müzisyen, herkesin kendine inanacak birilerine ve kendine ait bir yere ihtiyacı var. " Kendine Ait Bir Yer " serisi, bağımsız plak şirketlerine odaklanıyor. Dünya üzerinde yayımlanan tüm müziklerin %69'unun üç büyük plak şirketine ait olduğu bir düzende bağımsız plak şirketleri müzik sektörüne nefes aldırıyor. Çoğu zaman tutkuyu ekonominin önüne koyarak belki de başka türlü dinleyemeyeceğimiz müziklere alan açıyor. O açılan alan, bazen kendinden sonraki nesilleri etkileyecek sanatçılara ev oluyor bazen toplumsal bir dönüşümü tetikliyor. Müziğe aşık ruhlar, oyunu büyük oyuncuların koyduğu kurallara göre değil de kendileri gibi oynayınca akıntıya karşı yüzenlerin sesleri daha net duyuluyor. "Kendin yap" kültüründen beslenen bağımsız plak şirketlerinin doğum yerleri fanzin sayfalarından plak dükkânlarına, üniversite yurtlarından konser mekânlarına uzanıyor. Borç-harçla gelen başlangıçların devamı, beklenen çöküşler ve beklenmeyen çıkışlar — popüler müziğin göğünde parlayıp sönüşler ve kendini kalıcı kılışlar. Creation , Sub Pop , Factory , Def Jam , Warp , Motown , Domino , Mute , 4AD ve Rough Trade 'in hikâyelerini Türkiye'den Hexe Music , Tamar , Shalgam ve Table Records temsilcilerinin sözleri tamamlıyor. Bağımsız plak şirketleri, kulağını farklı seslere açanlar için Kendine Ait Bir Yer koleksiyonunda — seçki görsele tıklayınca karşında:

24 Ağu 2021

4 müzisyen, 4 dönüm noktası

Ağustos 2020: Bundan bir yıl önce, eve kapanma günleri yaz rehavetiyle kesintiye uğramışken yıllardır birbirine paralel mecralarda müziğe dair kalem oynattığımız Taner'e bir mail atıyorum: "Duende'yi görüyor ve heyecanlanıyorum, gemide bana da bir küreklik yer var mı?" İyi ki var. Belirsizlikte kaybolmanın çok kolay olduğu bir dönemde yazma pratiğime sarılmak, müzik dünyasından hikâyelere odaklanmak benim için iyileştirici, toparlayıcı ve mutluluk verici oluyor. Sıfır noktası: Belki de zor anlarda hep iyi bir haberin arifesinde olma hissini tutma çabasıyla, adını milyonların bildiği müzisyenlerin tüm ışıklar onlara çevrilmeden hemen önceki günlerini düşündüm. Sonsuz olasılıkların titreşiminin hissedildiği o alaca karanlıkta, gözlerimiz karanlığa alışsın istedim. 4 müzisyen, 4 dönüm noktası: Fırtına Öncesi serisinde yaşamı boyunca akıl hastalığıyla mücadele eden ve Kurt Cobain 'in MTV Video Müzik Ödülleri performansında giydiği tişört vesilesiyle büyük bir dinleyici kitlesiyle buluşan Daniel Johnston 'ın kaotik evrenini ziyaret ettik. Bir Interscope Records stajyerinin Dr. Dre 'ye ulaştırdığı The Slim Shady EP 'yi kaydeden ve hayatını sona erdirmenin eşiğine gelmiş Eminem'in yorgunluğunu duyduk. Müzik kariyerinden sağlığına, art arda çöküşler yaşayan Justin Vernon 'la birkaç gitar ve biraz kayıt ekipmanı alıp bir dağ kulübesine kapandık. Sahneleri alevlendirdiği günleri geride bırakan Johnny Cash 'in Rick Rubin 'le küllerinden doğuşuna tanık olduk. Sırada ne var?: Harika şeylerin tohumları, bazen karanlıklarda atılıyor ve en beklenmedik zamanda topraktan fırlayıp hayranlık uyandıran çiçekler açıyor. Hâlâ da öyle. Flea ve Kurt Cobain Fotoğraf: Kevin Mazur, Sony Pictures Classic Artemis Günebakanlı'nın Duende'de 14 Ağustos-4 Eylül arası 4 parça hâlinde derlediği Fırtına Öncesi , ünlü müzisyenlerin kariyerlerinin dönüm noktalarından önceki yaşamlarını konu alıyor. Koleksiyona Johnston'ın adını birdenbire yer altından büyük plak şirketlerinin radarına fırlatan tişörte tıklayıp ulaşabilirsin.

17 Ağu 2021

Rave'ler, kulüpler ve kasklar arasında bir yerde: French House

90’ların başında, Paris’teyiz. Disko toplarının aydınlattığı gecelerde New York, Şikago ve Detroit’ten gelen techno dalgalarıyla yıkanıyoruz. Sabaha kadar süren rave ’lerin yorgunluğunu ancak daha çok dans ederek atıyoruz. Bir sonraki rave ’i beklerken kulağımız, clubbing sahnesinin rotasını belirleyen Radio Nova ve Radio FG ’de. Hafta sonları Bastille’deki plakçılardan house albümleri topluyoruz. Gecelerden tanıdığımız herkes burada — DJ’lerin kendini gösterdiği “Xanadu” partileri ünlü olan Frédéric Agostini , onun izinden giden “Hype” partilerinin yaratıcısı Pedro Winter , genç prodüktörler Guy-Manuel de Homem-Christo , Thomas Bangalter … İlerleyen yıllarda Daft Punk adını alacak bu iki isim, müzik tarihine kazınacak. 1993’te Başbakan olan Édouard Balladur döneminde İç İşleri Bakanı koltuğunda oturan Charles Pasqua’nın rave kültürüyle arası pek iyi değil. Partiler, gençleri madde kullanımına özendirdikleri ve tehlikeli oldukları gerekçesiyle sık sık polis baskınlarıyla durduruluyor. Baskınlar, Frédéric Agostini’nin evine kadar uzanıyor. Paris elektronik müzik sahnesindeki müzik insanları ve parti organizatörleri, bir çıkış yolu ararken imdada Şanzelize Bulvarı’ndaki gay kulübü Le Queen yetişiyor. Ölü geçen çarşamba gecelerini hareketlendirmek isteyen kulüp, Radio FG’ye burada bir parti serisi yapmalarını teklif ediyor. Le Queen’i canlandırmak: Bunun için göreve çağırılanlar, Frédéric Agostini ve Pedro Winter. Henüz 21 yaşında olan Winter, o günlerde ilk albümü üzerinde çalışan Daft Punk’ın menajerliğini üstlendiği için ekibe katılamıyor ama ne gam, “Respect” başlıklı partilerin ilkinde, 2 Ekim 1996’da sahnede Daft Punk var. Daft Punk Fotoğraf: Nabil Elderkin ve Warren Fu Kulübün kapısındaki sıra, bulvar boyunca uzayıp gidiyor. Daft Punk’ın yanı sıra Cassius ve Étienne de Crécy gibi isimler sık sık Respect partilerinde çalıyor ve Avrupa’da “French touch” olarak adlandırılan French house türünün öncüleri oluyor. Amerikan dans müziğini house’la birleştiren, filter ve phase efektlerini imzası yapan bu tür, dünyaya yayılıyor. Respect ekibinin Playboy dergisinin sahibi Hugh Hefner ’ın Los Angeles’taki malikanesinde verdiği partiye katılanlar arasında Spike Jonze , Sofia Coppola ve Kylie Minogue göze çarpıyor. Daft Punk’ın yükselişi: Bu sırada ilk albümü Homework ’ü 1997’de yayımlayan Daft Punk, zirvenin tadını çıkarıyor. Da Funk ve Around The World teklilerinin müthiş başarısı, onları Jean-Michel Jarre ’dan sonra en çok satan Fransa merkezli sanatçılar yapıyor. French house için parti 2000’lerde aynı görkemiyle devam etmese de türün etkileri 2000’lerde ana akım pop sanatçılarında hissediliyor. Madonna ’nın Confessions on a Dance Floor albümü bunun örneklerinden. İkilinin başarı ivmesi, 2001 tarihli Discovery albümüyle sürüyor. İkilinin Paris’teki stüdyosu Daft House ’da kaydedilen albüm, bol auto-tune ’lu One More Time teklisiyle dans müziğine bir klasik daha hediye ediyor. Onu dört yıl sonra takip eden Human After All , olumsuz geri dönüşler alırken ikili Alive 2006/2007 turnesinde sahneye taşıdığı hayranlık uyandıran görsel şovla eşsiz işler çıkarabildiklerini dünyaya bir kere daha hatırlatıyor. 2013’te çıkan Random Access Memories ’in yarattığı heyecan fırtınası, hatıramızda hâlâ canlı. Ayrılık: Lisede tanışan ve Paris’in sabaha uzanan partilerinde, yasa dışı rave ’lerle gece kulüpleri arasında bir yerde Daft Punk adını alan ikili, 28 yıllık kariyerlerini bu yılın başında sonlandırdığında albüm satışları %2650 artmış. Gizledikleri yüzlerini 2001’den itibaren alametifarikalarına dönüşen kaskların altına saklayan Bangalter ve Homem-Christo, üretimlerine ayrı ayrı devam edecek ama bir elektronik müzik projesinden çok daha fazlasına dönüşen Daft Punk’ın yankısı, kulağımızdan eksik olmayacak.

06 Ağu 2021